1 Nisan 2025 Salı

Başlangıç

 


Merhaba yeni ben, yeni başlangıçlar, desem ne denli inandırıcı olur, bilmiyorum. Bir yerlerden bir şekilde başlamam gerektiğini biliyorum ama. Yaza yaza geldiğim bu yıllara yaza yaza devam etmek istiyorum. Çünkü eskiye dair ne varsa yaza yaza yaşattıysam; yeniye dair her şeyi de yaza yaza başlayabilirim yeniden. 
Blog yazma maceram yıllar öncesine dayanır. 2012-2013... Ne sıkı yazardım o zamanlar. Kalbimi kıran koca bir vedayı delice yazarken ben de kalan
 kırıklıkları yeniden toplamak için yeniden başlıyorum yazmaya. 
Sesleniyorum o yıllarıma. Küçüktün ve kalbin henüz bilmiyordu sevmenin ne demek olduğunu. Şaşkındın ve mıhlandın. Kimse senin yüreğinden tutup
 rehber olmadı duygularına. Yönetmeye çalıştın, yönetemedin.  Kalbin şaşkın duyguların savruluyordu. Kimse toparlamadı seni. Kimseye anlatmadın, anlatamadım. Tek başına yetebileceğini zannettin. Atlatman çok uzun sürdü. Atlattın ama kırıla döküle, parçalana parçalana. İz sürdün, yol bulmaya çalıştın, yol bulduğunu sandın... Kayboldun.... Çok derinlerde kayboldun.
Bulmaya çalışıyorsun kendini. Bulmak için çabalıyorsun.  Gün yüzüne çıkan her şeyden tek tek sıyrılmaya çalışıyorsun. Eskiye dair ne varsa hiç yaşanmamış gibi devam etmek istiyorsun. Bir el gelip her şeyi yeniden boca ediyor sanki üstüne. Aslında sen de şaşkınsın. Her şey bu denli sere serpe iken onca senenin alışkanlığını üzerinden birden atmak ne kadar kolay? 
Sakin ol sakin ol. Her şey birden yaşanmadı ve birden günlüklerini yakar gibi geçmişini yakamazsın. Sakin ol, derin nefes al. Tertemiz bir sayfa ile başlayamayacaksın ama inşallah daha fazla nefes alabileceğin sayfalar olacak. 
Ders aldın değil mi? Ne kadar çok üstüne gidersen bir dönüş aralığı olur sandın. İz bırakırsan, hissettirirsen anlar belki, diye düşündün. Yanlış düşündün. Senin kadar cesur olmayana yol açmak niye? Bunca yolu tek başına yürürken onca çileyi, onca ağırlığı tek başına taşırken.... Bir anda silip attığın nerede şimdi? 
Geçmişe dair yaşadığın onca hüzne, bekleyişi, meraka o kadar çok üzülüyorsun ki... Anlıyorum seni, her çaba boşa gitti,diye düşünüyorsun.
Haklısın düşünmekle. Çünkü çok büyük oynadın ve oynadığının karşılığını bekledin. Bekledin ve gelmedi. Vazgeçtin.  Azıcık daha bekledin. Anladı belki anlamadı. Hiçbir şeyi bilmediğin gibi bunu da bilmiyorsun. Bir sabah gözünü aralayıp son önemsiz mesajı gördün sonra senin de yolun açık olsun dercesine ne yapıyorsun demeden gitti. Dönmemek üzere. Sonra yine bekledin bir ışık yakar mı, diye. Tüm ışıklar söndü. Karardı her şey. Sonrası mı? Sonrası artık senin için yansın ışıklar. Yak ışıkları tek tek kendin için. Cesur ol geçmişindeki yaraları sararken kanatma bu sefer. Cesur ol bu sefer, aynaya bakmaya yüzün olsun. Sen sen ol hayal kurma artık, hayalin sana ait olsun. Kucakla kendini, sar saramadığın kadar. 
Hikaye yeniden başlamıyor ama kaldığı yerden devam ediyor.
Bir yol var henüz bilmediğin ama çok güzel olduğuna inandığın. 
Yıllarca gözyaşı ile sulanan yolların baharı hakediyor. Buna inanıyor ve her sabaha yeniden umutla uyanıyorsun. Çiçeğim, çiçekli günler senindir. Tüm güzelim o çiçekleri kucakla, kokla ve derin derin nefes al. Merhaba, de. İçinde uçuşan kelebekler ile uç sende. Özgür bırak duygularının kilitlerinden kurtul. Bir yol var çiçeğim... Bahar seni bekler....
Mahrum kaldıkların muhafaza olduklarındır. Yeni yolun açık olsun.
Bismillah. La havle vela kuvvete illa billahil aliyim azim.
🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎

10 Kasım 2023 Cuma

Kabulleniş

 



Bazı şeyleri kabul etmek zaman alıyor ama sonunda kabulleniyorsun. Yaşamın, fiziksel özelliklerin, kimliğin, kişiliğin... Tam manasıyla kabullendim artık diyebileceğim bir durumda değilim ama yavaş yavaş kabulleniyorum...
Hâlâ içimde çatışmalar yaşasam da bunları daha aza indirgedim.  Büyük kavgalar etmediğimi fark ettim. Hâlâ gözyaşları döküyor olsam da ağlama şiddetimi azalttım. Ciğerlerimden bir şeyler kopmuyor artık. Yüreğim delik deşik olmuyor... Zaman alıyor ama oluyor. İnsan olumsuzluklara da direnç kazanıyor.
Bazı kabullenemeyişlerim çok masumca ve çocukcaydı.  Keşke hayatın hep o aşamasında kalsaydım... Ortaokul öğrencisiyim o zamanlar. Saçlarım kıvır kıvır ama bonus cinsinden... Düz saçları olan kızlara hep imrenirdim. Dümdüz saçlar at kuyruğu yaparlar... Ben... Taraması bile işkence. Şekil almıyor, toplasan bir yerlerden kıvır kıvır bir saç çıkıyor. Saçlarım da benimle beraber isyan ediyor. Kuaföre gidip kestirdim, küt hem de kısacık. Sonra kuaför fön çekti.  Dümdüz... Hep öyle kalacak sandım. Yanıldım... Su değdi ve sihir bitti... Ve ben hep saçlarımla kavgalıydım.. Şimdi kızım kıvır kıvır saçlara sahip. Ve ben onlara aşığım. Tamamen babasına benzeyen kızımın benden aldığı kıvırcık saçlar. Belki sever saçlarını belki de annesi gibi isyan eder... Bilmiyorum...
Lise sıralarına oturduğumda kapanmaya karar verdim. Saçlarımdan sebep değil tabi. Hep bir çıkış arıyordum kendime.. Bir doğru yol.. Namazla başlayan serüvenim kapanma ile neticelendi. Yeniden doğmuş gibiydim iç isyanlarım hiç bitmedi. Kendimi sevemedim sonra insanları... Elbette sevdiğim oldu.. O kadar sevgisiz de değildim. Yakın arkadaşlıklar kurdum, elimden geldiğince kendi içimdeki çekingenliği kırdıkça, mesafeleri kapattıkça sesim ulaştı bir yerlere ama hep kısık...

Güzellik ve akıl ben de hep takıntı halini almıştı. Nedenini çok sonra keşfettim. Mesela sivilcelerim... Nefret ederdim. Çok sivilceli günler geçirdim. Aynalarla barışık değildim. Ergenlik de işin içine karışınca tüm duygularımı kendi içimde katlayarak yaşadım.  Nedeni ise ablamdı galiba. Benden daha akıllı ve daha güzeldi. İlk erkek çocuğun ilk çocuğu olması nedeniyle biraz daha farklı tutuldu galiba.  Akıllıydı, farklıydı ve güzeldi. Yanımda açık açık övülen ve sevilendi. Her konuda gerçekten onun adına çok çaba harcandı. Benim üstümde de otoritesi vardı. Mesela üniversite tercihlerimi o yapmıştı. Çok öfkelenmiş çok sinirlenmiştim ama tek kelime etmemiştim. Galiba bu öfkeyle de iki senelik okulu bitirmek uzun sürdü. Zaten kimsenin de bana inancı yoktu benim de kendime olan inancım kırıldı.  Gölge gibiydim.. Gerçekten... Varım ama garip bir şekilde kendimi yokmuş gibi hissettim.
Küçük abla da oldum. Bir otuzluk kafanın olgunluğu ile yaşamak zorunda kaldım garip bir süreçten geçtim. Çünkü aile bireylerini yeteri kadar üzen birileri varsa siz sessiz kalmak zorundasınız. Taşkınlık yapamazsınız. Öyle de oldu. Evde olan biteni tolere etmeye ve genelde arabulucu davranmaya çalıştım. Yaşadıklarım yaşımdan büyüktü. Ama ben sessizce hayatıma devam ettim. Hiçbir şey olmamış gibi.
Anlam veremediğim bir duygu ile tanıştım. Sonra onu kontrol edemedim. Çığırından çıktı. Ama tek bir kelime dahi edemedim kimseye. Ne yaşadıysam içimde. Günlüğüme yazdım yazdım ve yazdım. Sonra hepsini yırtıp attım. Hayatımın en karanlık dönemleriydi diyebilirim. Yaşanmamış olmasını dilerdim. Bazı duyguları tek başına taşımak zormuş hakikaten...
Anlam veremediğim bir şekilde evlendim.  Yani evlenmeyi düşünmüyordum. Olaylar çok hızlı gelişti. Yani önce kabullendim sonra içimde bulunduğum durumun şokunu yaşadım. Ben ne yaptım, dedim kendi kendime. Akıl almaz tüm soruları sordum kendime. Genelde hepsi cevapsız kaldı. Sonra kabullendim ama... Zaman aldı ama kabullendim. 🙂
Yaş aldıkça, bir şeyler yaşandıkça birçok şeyi kabullenmeye başladım. İnsanları olduğu gibi kabul ettim. Yaşadığım şehri, tanıştığım insanları, ikinci ailemi... Kabul ettim... Kim olduğumu kabul ettim. Yarım kalanların tamamlanmayışını kabul ettim. Beklemeyi, bekletilmeyi kabul ettim. Yaşanması gereken duyguların bastırılmadan yaşanmasını kabul ettim. Her şeyi kontrol edemeyeceğimi kabul ettim. Kabullenişler, farkındalık oluşturdu ve ben artık bir başka ya da birçok çerçeveden bakmayı tam öğrenemesem de kısmen öğrendim. 

28 Haziran 2022 Salı

Bedel Ödeyenler - Cüneyd Candaş

 Cüneyt Candaş yazarımınızın ilk kitabı olan Kadavra Mevsimi'dan sonra yazmış olduğu ikinci kitabı Bedel Ödeyenler, milk kitabına göre daha çarpıcıydı. Kendisi tıp fakültesi öğrencisi olduğu için ilk kitabında terimsel ve mekansal olarak çok zorlandığını düşünmüyorum ama ikinci kitabı kendini ve mesleğini aşan bir kurguya sahip.


Tarık'ın ailesi, Tarık'ın dedesinin isteği üzerine haritalarda Doruca diye geçen ama köylüce Delice Köyü diye anılan köye gelirler. Tarık ve annesi bu köye tamamen yabancıdır. Ve köy isminin hakkını vererek içinde deli barındırıyordur. Köyün ismi garip köyün sakinleri garip... Köy başlıca garip bir köy.


Tarık amca oğlu Ömer ile tanışıyor ama Ömer her ne kadar amca oğlu Tarık'ın sevse de pak yakın bağ kurmuyorlar. Tarık köyde dolaşırken ayrı bir grup oluşturmuş ve futbol oynayan gençleri izleyen Kocakafa Kadir işe karşılaşır. Aralarında sıkı bir bağ oluşur. Diğer erkeklere katılamaz, onlarla sohbet edemezler. Köyün erkekleri arasında büyük bir sır vardır  ve bu sırra vakıf olanlar ancak 'bedel ödeyenlerdir'. Bedel ödemeyen erkekler çemberin dışındadır ve bedel ödemeyeler ile 'kötü şans' getirir doğrultusunda konuşmazlar.


Kadir bir gün rüya görür ve gördüğü rüya üzerine bedel ödeme zamanı geldiği anlaşılır. Kadir'im bir dolunay gecesinde düğünü vardır ve düğüne sadece bedel ödeyenler katılır. Beden ödemeyeler erkekler ve kadınlar bu düğünün sırrının dışında tutulur. Tarık düğüne sızmaya çalışsa da yakalanır ve gerisin geri gönderilir. En yakın arkadaşı Kadir, bedel ödeyenlere katıldığı içim kötü şans getirir inancı ile kendisi ile konuşmayan Kadir'e çok kızar.


'Ne sakladılarını öğrenebilmenin tek yolu, aralarına katılmak.'


Tarık zamanı gelir, rüyalanır ve kendisinin ısrarı üzerine bedel ödeyenlere katılmak ister. Şehirli Tarık, Deliceli Tarık da artık bir bedel ödeyendir.

Bedel ödenek nedir, neye bedel ödeniyor ve bedel ödeyince ne oluyor?


Kurgusunu farklı ve sürükleyici buldum. Kitabın çarpıcı sonu beni Delice köyündeki insanlar gibi deli etti. O son neydi öyle. Halbuki ara ara kitabın sonu nereye gidecek acaba diye son sayfalara göz atarken bile o çarpıcı soma denk gelmemişim. Ama iyi ki denk gelmemişim. Müthiş bir şok etkisi yarattı ve her şey bunun için miydi, yazık, dedim. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Bu kurgu muhteşem. Umarım yazarımızın bizi daha da çok dehşete düşürecek kitapları olur.

Kitapla ve sevgiyle kalın. 

21 Mart 2022 Pazartesi

Stephenie Meyer - Gece Yarısı Güneşi


Merhabaaa
712 sayfalık kitabın sonuna gelmiş bulunmaktayım. Evet, bu kitabı okumak biraz okuma hızımı yavaşlattı hatta ara ara kitaba gıcık oldum ama sonunda bitirdim ve iyi ki bitirmişim, dedim.

Ah canım Edward Cullen seninki ne aşk ne sevda öyle. Senin dilinden senin yüreğinden bu kitabı okumak ne hoştu. ❤️❤️❤️

Alacakaranlık kitabında başlayan Bella ve Edward aşkını, yazar bir de Edward'ın gözünden okuyalım demiş. İyi ki demiş. Çünkü hep arka plandan Edward'ın ne yaptığını, o surat ifadesinden ne anlam taşıdığını ve Bella 'dan ayrı kaldığı zamanlarda neler yaptığını hem kitabı hem de filmi izlerken çok merak etmişimdir. Ve bu kitap merakımı tatmin edecek şekilde giderdi. Kitabı okurken Edward ile yaşayıp Edward'ın duyguları sanki benim duygularımmış gibi hissettim. Evet, kabul olayları Edward'ın gözünden tekrardan okuyunca biraz sıkıldım. Çünkü seriyi okurken araya başka kitap sokmadım ve üst üste Bella Edward, Bella Edward oldu. Üstüne bir de filmini izledim ve sona gelince biraz sıkıldım ama iyi ki okumuşum. ❤️


 

Stephenie Meyer - Şafak Vakti



Geldik mi zorla da olsa bir maceranın sonuna. Serinin son kitabı tabi Gece Yarısı Güneşi dahil mi, bilmiyorum. Ne olsa Edward Cullan'ın ağzından anlatılıyor kitap. Şuan kitap elimde sürünüyor olsa da okuyup bitireceğim karar verdim. 🤦🏻‍♀️


Gelgelim Şafak Vakti kitabına. Film olarak Şafak Vakti 1-2 olarak vizyona girmişti. Kitapta iki ayrı bölümden oluşuyor.


Bella artık Bella Cullan olmuştur. Düğünü dillere destan bir şekilde yapılmıştır. Ah canım Alice. Biliyor bu işi. Balayı desen muhteşem. Kendilerine ait bir adaları var, düşünebiliyor musunuz? Esme Adası.


Balayı her ne kadar yolunda gitsede ters giden bir durum oluşmuştur. Bella imkansız bir biçimde hamile kalmıştır.. Bella bebeği aldırmamak için direndi ve Roselie 'den destek istedi. Hızla ve haddinden fazla büyüyen bebek Bella' yı yiyip bitirmektedir. Doğum esnasında Bella'yı kaybettiklerini düşünselerde Bella gözlerini hayata kırmızı gözlerle açmıştır. Yani kitabın ikinci kısmında vampir olarak doğmuştur. Vampirler dünyasında çocuk vampirlere yer yoktur çünkü çocuk vampirler kontrolsüz olup ortalığa dehşet saçıyorlardı. Volturiler bu sebeple çocuk vampirleri ve yaratacılarını yok ediyorlardı. Ama Renesmee farklıydı. Yarı insan yarı vampirdi. Ve hiçbir şekilde zararı yoktu. Volturilerin Renesmee'den haberleri oldu ve Renesmee için gelmeye karar verdiler. Cullen ailesi Renesmee için tanık toplamaya başladılar. Jacob Renesmee'ye mühürlendi ve Alfalığını ele aldı. Bu durumda Cullen ailesinin yanında kurtlar da yer aldı. Bakalım Volturiler Renesmee'yi ve Cullen ailesi, tanıkları ve kurtları yaşatacak mı?


Keyifli okumalar.