28 Haziran 2022 Salı

Bedel Ödeyenler - Cüneyd Candaş

 Cüneyt Candaş yazarımınızın ilk kitabı olan Kadavra Mevsimi'dan sonra yazmış olduğu ikinci kitabı Bedel Ödeyenler, milk kitabına göre daha çarpıcıydı. Kendisi tıp fakültesi öğrencisi olduğu için ilk kitabında terimsel ve mekansal olarak çok zorlandığını düşünmüyorum ama ikinci kitabı kendini ve mesleğini aşan bir kurguya sahip.


Tarık'ın ailesi, Tarık'ın dedesinin isteği üzerine haritalarda Doruca diye geçen ama köylüce Delice Köyü diye anılan köye gelirler. Tarık ve annesi bu köye tamamen yabancıdır. Ve köy isminin hakkını vererek içinde deli barındırıyordur. Köyün ismi garip köyün sakinleri garip... Köy başlıca garip bir köy.


Tarık amca oğlu Ömer ile tanışıyor ama Ömer her ne kadar amca oğlu Tarık'ın sevse de pak yakın bağ kurmuyorlar. Tarık köyde dolaşırken ayrı bir grup oluşturmuş ve futbol oynayan gençleri izleyen Kocakafa Kadir işe karşılaşır. Aralarında sıkı bir bağ oluşur. Diğer erkeklere katılamaz, onlarla sohbet edemezler. Köyün erkekleri arasında büyük bir sır vardır  ve bu sırra vakıf olanlar ancak 'bedel ödeyenlerdir'. Bedel ödemeyen erkekler çemberin dışındadır ve bedel ödemeyeler ile 'kötü şans' getirir doğrultusunda konuşmazlar.


Kadir bir gün rüya görür ve gördüğü rüya üzerine bedel ödeme zamanı geldiği anlaşılır. Kadir'im bir dolunay gecesinde düğünü vardır ve düğüne sadece bedel ödeyenler katılır. Beden ödemeyeler erkekler ve kadınlar bu düğünün sırrının dışında tutulur. Tarık düğüne sızmaya çalışsa da yakalanır ve gerisin geri gönderilir. En yakın arkadaşı Kadir, bedel ödeyenlere katıldığı içim kötü şans getirir inancı ile kendisi ile konuşmayan Kadir'e çok kızar.


'Ne sakladılarını öğrenebilmenin tek yolu, aralarına katılmak.'


Tarık zamanı gelir, rüyalanır ve kendisinin ısrarı üzerine bedel ödeyenlere katılmak ister. Şehirli Tarık, Deliceli Tarık da artık bir bedel ödeyendir.

Bedel ödenek nedir, neye bedel ödeniyor ve bedel ödeyince ne oluyor?


Kurgusunu farklı ve sürükleyici buldum. Kitabın çarpıcı sonu beni Delice köyündeki insanlar gibi deli etti. O son neydi öyle. Halbuki ara ara kitabın sonu nereye gidecek acaba diye son sayfalara göz atarken bile o çarpıcı soma denk gelmemişim. Ama iyi ki denk gelmemişim. Müthiş bir şok etkisi yarattı ve her şey bunun için miydi, yazık, dedim. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Bu kurgu muhteşem. Umarım yazarımızın bizi daha da çok dehşete düşürecek kitapları olur.

Kitapla ve sevgiyle kalın. 

21 Mart 2022 Pazartesi

Stephenie Meyer - Gece Yarısı Güneşi


Merhabaaa
712 sayfalık kitabın sonuna gelmiş bulunmaktayım. Evet, bu kitabı okumak biraz okuma hızımı yavaşlattı hatta ara ara kitaba gıcık oldum ama sonunda bitirdim ve iyi ki bitirmişim, dedim.

Ah canım Edward Cullen seninki ne aşk ne sevda öyle. Senin dilinden senin yüreğinden bu kitabı okumak ne hoştu. ❤️❤️❤️

Alacakaranlık kitabında başlayan Bella ve Edward aşkını, yazar bir de Edward'ın gözünden okuyalım demiş. İyi ki demiş. Çünkü hep arka plandan Edward'ın ne yaptığını, o surat ifadesinden ne anlam taşıdığını ve Bella 'dan ayrı kaldığı zamanlarda neler yaptığını hem kitabı hem de filmi izlerken çok merak etmişimdir. Ve bu kitap merakımı tatmin edecek şekilde giderdi. Kitabı okurken Edward ile yaşayıp Edward'ın duyguları sanki benim duygularımmış gibi hissettim. Evet, kabul olayları Edward'ın gözünden tekrardan okuyunca biraz sıkıldım. Çünkü seriyi okurken araya başka kitap sokmadım ve üst üste Bella Edward, Bella Edward oldu. Üstüne bir de filmini izledim ve sona gelince biraz sıkıldım ama iyi ki okumuşum. ❤️


 

Stephenie Meyer - Şafak Vakti



Geldik mi zorla da olsa bir maceranın sonuna. Serinin son kitabı tabi Gece Yarısı Güneşi dahil mi, bilmiyorum. Ne olsa Edward Cullan'ın ağzından anlatılıyor kitap. Şuan kitap elimde sürünüyor olsa da okuyup bitireceğim karar verdim. 🤦🏻‍♀️


Gelgelim Şafak Vakti kitabına. Film olarak Şafak Vakti 1-2 olarak vizyona girmişti. Kitapta iki ayrı bölümden oluşuyor.


Bella artık Bella Cullan olmuştur. Düğünü dillere destan bir şekilde yapılmıştır. Ah canım Alice. Biliyor bu işi. Balayı desen muhteşem. Kendilerine ait bir adaları var, düşünebiliyor musunuz? Esme Adası.


Balayı her ne kadar yolunda gitsede ters giden bir durum oluşmuştur. Bella imkansız bir biçimde hamile kalmıştır.. Bella bebeği aldırmamak için direndi ve Roselie 'den destek istedi. Hızla ve haddinden fazla büyüyen bebek Bella' yı yiyip bitirmektedir. Doğum esnasında Bella'yı kaybettiklerini düşünselerde Bella gözlerini hayata kırmızı gözlerle açmıştır. Yani kitabın ikinci kısmında vampir olarak doğmuştur. Vampirler dünyasında çocuk vampirlere yer yoktur çünkü çocuk vampirler kontrolsüz olup ortalığa dehşet saçıyorlardı. Volturiler bu sebeple çocuk vampirleri ve yaratacılarını yok ediyorlardı. Ama Renesmee farklıydı. Yarı insan yarı vampirdi. Ve hiçbir şekilde zararı yoktu. Volturilerin Renesmee'den haberleri oldu ve Renesmee için gelmeye karar verdiler. Cullen ailesi Renesmee için tanık toplamaya başladılar. Jacob Renesmee'ye mühürlendi ve Alfalığını ele aldı. Bu durumda Cullen ailesinin yanında kurtlar da yer aldı. Bakalım Volturiler Renesmee'yi ve Cullen ailesi, tanıkları ve kurtları yaşatacak mı?


Keyifli okumalar.

Stephenie Meyer - Tutulma



Herkese merhaba.

Serinin üçüncü kitabı ile sizlerleyim.

Seattle 'da gizemli cinayetler, kayıplar yaşanırken Bella' nın da mezuniyeti yaklaşıyordur. Bella Edward ve Jacob arasında duygu karmaşası yaşarken bir seçim yapmak zorundadır. Victoria James'in intikamı için Bella'nın peşindedir. Bella yine bir belanın ortasında yani. Bella'nın evindeki yabancı koku herkesi harekete geçirir. Bella kurtlar ve vampirler arasında dönüşümlü bir koruma altındadır. Ve bu kitapta kurtlar ve vampirler iş birliği yapacak. Şok ama dimi?


Kitabı okurken savaş sahnesinde filmi izlerken etkilendiğim kadar etkilemedi. Kitapta çok sığ kalmıştı. Jacab'ın Bella'yı zorla öptüğü ve sonrasında Edward'ın verdiği tepki filmde daha güzeldi. Bir de kurtlara özgü olan sihir, efsane felan onları okurken biraz sıkıldım. Filmde daha kısa ve netti. Onun haricinde kitaba bayıldım. 😍

Maksim Gorki - Benim Üniversitelerim

 

Herkese selamlar. Sonunda otobiyografi üçlemesinin son kitabını da bitirdim. Kitabın ilk sayfasına kitabı okumaya başladığım tarihi atmışım: 4.12.2020. Kitabı bitirme tarihim ise 18.0.2022. Tabi başa sardım okudum. Kaldığım yer neresiydi onu bile bilmiyordum. 🙈


Kitabın içeriği aslında arka kapakta daha güzel yazılmış olsa da ben kendi kelimelerim ile dile getireceğim. Kazan Üniversitesi'ne okumaya gidiyorum diye yola çıkan Maksimiç aslında hayat üniversitesinde kendini buldu. Öyle sandığımız gibi eli kalem tutuyor, önünde defter kitap, sınıfında birincilikler falan yok öyle bir durum. Üniversite, okul sıralarında görmüyoruz. Onun üniversitesi hayatın acımasız gerçekliğini öğreten gerçek insanlar. Nerde yersiz yurtsuz, serseri insan varsa Maksimiç orda. Açlık, zulüm, baskı, mujikler,devrimciler... Her bir durum her bir yaşanmışlık her bir insan Maksimiç'in üniversitesi oldu.


Kitabı ilk okuduğumda sıkılarak okumuştum. Kitap yarım kaldı zaten. İkinci okuyuşumda daha dikkatli ve anlam yükleyerek okudum. Kitabı noksanlıklarıyla, mükemmellikleriyle eleştiremem. Sonuçta otobiyografik bir kitap ve olan neyse odur.


Keyifle okuduğum bir serinin daha sonuna geç de olsa geldim. Otobiyografik tarza bir kitap arayışı içerisindeyseniz kesinlikle tavsiye ederim.




Adem Güneş - Mahremiyet Eğitimi

 


Herkese merhabalar.

Udemy'nin Mahremiyet Eğitimi kursuna katıldığım sıralar kursu daha iyi pekiştirmek adına edinmiştim, kitabı. Kursta birçok eksik kalan kısmı kitapla tamamladım. Kitap başlı başına bir kurs aslında. Okuduğumuz her ebeveynlik kitaplarında ucundan kıyısından değinilen mahremiyet eğitimi konusunu Adem Güneş, hocamız kapsamlı bir şekilde ele almış. 


Hemen hemen her ebeveyn de görebileceğimiz üzere evlatlarımıza aldığımız her bir kıyafete önem veriyor, eğlensin diye parklara götüyor, çok çeşitli oyuncaklar alıyor, yemesine içmesine dikkat ediyoruz ama hep geri planda tuttuğumuz ve hemen hemen dikkat etmediğimiz mahremiyet eğitimini göz ardı ediyoruz. Evladımızın fiziksel aurasına el atıyor, zaten küçük deyip umursamıyoruz. Kimi zaman evladımız istememesine rağmen hunharca seviyor ve hunharca öpüyoruz. İzni olmaksızın eşyalarına el atıyor, odasına kapıyı çalmadan giriyoruz. Bu ihlal örnekleri uzar gider. Sınırları ihlal edilen, üzerinde zorba bir hakimiyet kurduğumuz, sana şeker veren yabancıya gitme diye zorla telkin ettiğimiz evladımızı toplumun tacizcesinden, şiddetinden, tecavüzcüsünden koruyabileceğimiz yanılgısı içerisine giriyoruz. Mahremiyet eğitimi algısı bizde üzüntü verici derecede yanlış algılanıyor. 


Kitabı okurken şiddetle dikkatimi çeken bir husus oldu. 'Evladınızı öperken izin alın. Evladınızı öperken araya 30-45 cm'lik bir mesafe koyun ve öpebilir miyim, diye izin alın. Evladınızın sınırı ihlal etmeyin.' - cümle birebir bu şekilde olmasa da özeti bu şekilde - Düşünsenize siz bir anne babasınız ve evladınızı öperken izin isteyeceksiniz. Akıl işi değil dimi? Bir de şu şekilde düşünelim istemediği halde evladımızı zorla öpüyoruz, zorlama üzerine öpülen evladımız kendinden güçlü olan ebeveynine teslim oluyor  bunun devamlılığı üzerine savunma mekanizmasında bir gedik açılıyor, kendinden üstün bir güce duygusal ve fiziksel anlamda   karşı koyamayacağı algısı oluşuyor. Bu da hayatına olumsuz bir şekilde sirayet ediyor. Tek ebeveynler değil sevgide aşırıya kaçan her birey... Özellikle mahrem bölgelerini sevgi aracı olarak kullanan kişiler... 


Şiddetle okunmasını tavsiye ettiğimi  bir kitap. Sıradan bir okuma ile değil üzerinde dura dura, altını çize çize, muhasebesini yapa yapa...



19 Mart 2022 Cumartesi

Maksim Gorki - Ekmeğimi Kazanırken


ARKA KAPAK

Üçlemenin ilk kitabı Çocukluğum'un sonunda dedesi tarafından 'Var git insanların arasına karış...' sözleriyle dünyaya salındıktan sonra, ayakçılıktan bulaşıkçılığa, kuş yakalamaktan bir ikonografi atölyesinde çıraklığı kadar birçok farklı işte çalışır. Biz de garip ve hüzünlü hayat yolculuğunun farklı duraklarında bu halk çocuğuna eşlik eder, daha sonra yapıtlarına esin verecek olağanüstü canlı sayıda karakterle tanışırız. Kitaplar aracılığı gerçeklikten kaçıp sığındığı ama, göreve çağırdığında terk etmeye hazır olduğu düş dünyasında onunla birlikte geziniriz.

ALINTILAR

🔑Kitap oku, gereken her şeyi kitaplarda bulacaksın. Kitap deyip geçme.

🔑Hiçbir şey yapmak istemiyor canım; ne birilerini dinlemek ne bir şeye katılmak nr çalışmak... Tek istediğim, mutfağın yanık yağ kokusunun duyulmadığı gölge bir yerde oturup sessiz, yorgun hayatın suda usulca kayışını uykulu gözlerle izlemek.

🔑"İnsanlara acımak gerek. Herkes dertli, herkesin hayatını zor..."

16 Mart 2022 Çarşamba

Maksim Gorki - Çocukluğum

 


#dahaönceokuduğumkitap


ARKA KAPAK


Çocukluğum'da babasını küçük yaşta yitirdikten sonra taşındığı dedesinin evden geçirdiği yılları anlatır. Miras kavgaları, doğumlar, ölümler küçük Aleksey'in tanık olduğu be bizzat maruz kaldığı akıl almaz şiddet, bu evde gündelik hayatın akışı içinde sıradan olaylardır. "Herkesin herkese düşman" olduğu bu aile, 19. yüzyıl Rusya'sınd hüküm süren acımasız ve hoyrat hayatın "küçük bir evreni" dir aslında.


Neyse ki idealizmi ve tertemiz kalbiyle adeta bir halk filozofu olan ninesi hep Aleksey'in yanındadır. Bir de her biri hayatında iz bırakan çok sayıda capcanlı karakter vardır... Onlar sayesinde hayat zor olduğu kadar gizemli ve renklidir. Hem Gorki'nin "kendi ülkelerinde bir yabancı gibi yaşayan, gerçekteyse o toplumun en iyileri olan" insanların ilkiyle tanışması da yine çocukluğuna rastlar...

.

.

ALINTILAR


📌Bir usta-öğretmen, on işçiden daha değerlidir.


📌İnsan sevgisi pazarda satılmaz ki gidip alasın.


📌Sessiz... sakin ama ama inatla yaşa! Herkesi dinle, ama senin için en iyisi neyse, onu yap.


#maksimgorki #çocukluğum #işbankasıkültüryayınları #kitap #book #bookstagram #instabook #mütemadiyenokuranne #kitapokur #kitapsever

8 Mart 2022 Salı

Korkma İyi Bir Annesin - Saniye Bencik Kangal

 


25.04.2018 tarihinde okumayı bitridğim bir kitap. Tabii o zaman evli bile değilim. Ama ne diyoruz kitaplığımda olan her kitap instagramda yerini alacak inşallah. 🤍
#dahaönceokuduğumkitap
#öncedenokuduklarım


Zara ve Koray çiftinin meyvesi olan Koza üzerinden başlıyor. Koza isminin Koray ve Zara`nın ilk iki harflerinin birleşimi olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Çünkü çok hoşuma gitti.

Kitap ilk bir kaç sayfa beni hayal kırıklığına uğratır gibi olsa da aslında okudukça gayet faydalı olduğunu gördüm. Anneler olarak korktuğumuz ve problem yaşadığımız durumları başlıklar altında Zara ve Koza`nın-anne ve çocuk- üzerindeki ilişkiler ile somutlaştırarak anlattığını görürüz. Uzun uzun makaleler, bilimsel açıklamalar yerine deneyimler yer almakta. Makale olmasa da bilimsel açıklamalar serpiştirilmiş ama inan çok canını sıkmayacak şekilde.

Bebekliğinden itibaren başlayıp okula gitme sürecine kadar devam eden bir aralıktan söz edilmekte. Kitabın sonunda Zara ve Koza`nın daha devam edeceği maceraların olduğu yazılmakta. Ama ikinci bir kitabın habercisi gibi değil. :)


2 Mart 2022 Çarşamba

Jose Saramago - Bilinmeyen Adanın Öyküsü

 

#dahaönceokuduğumkitap

Arka Kapak

"Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver."


Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde, bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adam ile böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının yolculukları böyle başlar.


ALINTILAR

🍂... İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz.


🍂 Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir.


🍂 Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olması beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.


🍂 Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.


🍂... rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıkları değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur.... 

21 Şubat 2022 Pazartesi

Mutfak Yazıları: KARANLIK DÜNYA


Selamun aleyküm canlarım. Bir mutfak yazısından daha merhaba. Yazılarımı cidden  mutfakta yazdığımı belirtmek isterim. Bu yazımda kendini başkalarında kaybetmiş ama kendini kendinde bulamamış Ayşe'den bahsedeceğim. Ayşe'miz hayali bir karakter ama hayatın içinde de kolaylıkla bulabiliriz.



Telefonu elinden bıraktı, Ayşe. İnstagram üzerinde bir influencera denk gelmişti. Takipçi sayısı ne kadar fazlaydı öyle. Beğenme sayıları, atılan yorumlar, güzelliğine dair almış olduğu yorumlar, giydiği kıyafetler, gezdiği yerler, yanında olan arkadaşları, hem alışveriş siteleri üzerinden anlaşmalı reklam yapıyor hem  de kendine ait bir butiği vardı. Sayısız bu tarz instagram sayfaları var. Ayşe bunların içinde kaybolup gitmişti. İnfluencer olmayan sıradan olarak gördüğü akrabaları, arkadaşları bile Ayşe'ye göre kendinden daha mutlu ve daha işe yarardı. Ayşe kendini tam anlamıyla bir hiç hissediyordu. Ne zaman telefonu eline alsa saatlerce dolanıyor ve telefonu bıraktığında kendini yetersiz ve mutsuz hissediyordu. Ayşe bir girdaba düşmüştü ve bunun farkında değildi.

İnsanlardan nefret ediyor, içine kapanık bir hayat yaşıyor, kim ne dese hemencicik alınıyor, güzelliğinin farkında olmaksızın aynanın karşısına geçtiğinde ne kaşını ne gözünü beğeniyor, kitap okumak gibi çok güzel bir alışkanlığı var, yazma potansiyelini keşfetmekten uzak, eline kalemi almaktan aciz, Ayşe... Her dakika instagrama girip sayfayı yeniliyor, kim ne paylaşmış, kim ne yapıyor, sürekli takip ediyor.  Yani Ayşe anlayacağınız üzere tam bir stalker.

Hayatında zaman kavramı yitik kalmıştı. Boş zamanlarını dolu dolu geçireceğine bomboş geçiriyordu. En büyük zevki kulaklığı takıp müzik dinleyerek hayal kurmaktı. Bu eylemi yürüyerek gerçekleştiriyordu. Kulağında kulaklık müzik dinliyor, odasında volta atıyor ve hayal kuruyor. Yürümeyi bıraktığı anda hayalleri uçup gidecekmiş gibi devamlı yürüyor. Kah hüzünleniyor, kah gülüyor, kah ağlıyor. Hayallerinde o mükemmel kişiyi oluyor. Hayallerinde mükemmel, gözde, sevilen, sayılan, herkesçe tanınan, hedeflerine ulaşmış... Gerçek hayata dönüyor, elde var sıfır. Yani Ayşe hayallerindeki kişi ile hiç uyuşmuyor. Hayal kuruyor ama olmak istediği kişi için çaba sarf etmiyor. Boş zamanlarını değerlendirmiyor, kendine yatırım yapmıyor. Hayal kurmayı bıraktığı anda eline telefonu alıyor ve kaldığı yerden devam ediyor. Ne annesi ne babası Ayşe'nin bu halini fark ediyor. O kadar ketum ve o kadar içine kapanık ki Ayşe... Ağzından kimse tek kelime alamaz, içinde yaşadığı fırtınaları kimseye anlatmaz. Her gün diğer gün için kendine söz verir, 'Yarınım bugünümden daha iyi olacak' diye. Ama yarını dününden daha beterdir. Sürekli iyi olduğunu iyi olacağını düşünür, düşündükçe daha da çıkmaza girer. Ayşe için artık hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Kendinin farkında olamayacağı kadar bütünleşmiş kendine ait olmayan kişiliğiyle. Kendine yaptığı eziyetin farkında değildir, Ayşe...


Ah Ayşe... Kim olduğunu unutmuş olan, Ayşe. Potansiyellerinin farkında olmayan Ayşe. Yitip gitmiş, içten içe kendini çürütmüş olan Ayşe.. Ne zaman silkeleneceksin, ne zaman kendine geleceksin hııı? Sana o kadar çok kızıyor ve o kadar çok üzülüyorum ki... Bir anne şefkati ile kucaklamak istiyorum seni. Ama gelmiyorsun bana Ayşe. Ayaklarına prangalar bağlamış, gözlerine siyah bir perde çekmiş kalakalmışsın öylece. Adım atmıyorsun bana doğru, bir adım atsan bak neler değişecek, seninle güzel günlere el ele koşarak olmasa da yürüyerek gideceğiz be Ayşe'm. hadi gel bana, gel...


20 Şubat 2022 Pazar

Mihail Bulgakov - Köpek Kalbi


KİTABIN ADI: Köpek Kalbi
YAZARI: Mihail Bugakov
YAYINEVİ: İş Bankası Kültür Yayınları

Koministlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Soyvet insanı yaratma ideallerini hicveden Köpek Kalbi, Bulgakov'un en çok tartışılan yapıtıdır.

Herkese selemun aleyküm. Yeni bir kitap yorumu ile geldim. Kitabı çok çok önce okudum ama tembelliğimden yorumunu yeni giriyorum.

Bulgakov'u ilk defa okuyorum. Kitabın içeriğinden ve yazar hakkında herhangi bir fikrim olmadan aldım, kitabı.

Şarik, isminde bir köpek çıkıyor karşımıza. Aç, zayıf, yaralı, üstüne kaynar sular dökülmüş bir köpek.
Profesör Filip Filipoviç Şarik'i görür ve elinde attan yapılmış bir sucuk ile yanına gider. 'Tam bana göre bir köpek' der. Bu sözünü sonraki sayfalarda anlıyoruz. Tabii aç Şarik sucuğa dayanabilir mi? Kendini çağıran bu adama doğru gider. Köpeğin iç konuşmaları da geçiyor, bu detayı atlamayalım.

Şarik, kendini çağıran Profesör Filipoviç'in peşinden gider ve Profesör Şarik'i evine alır. Şarik artık sahiplenmiştir. Yer, içer, mekanın sahibi gibi hareket eder, şımartılmıştır Şarik ve de çok mutludur. Ömrünce böyle yaşam görmedi tabii.

 Filipoviç bir doktordur ve kendine ait bir muayenesi var. Filipoviç'in köpek üzerinde farklı emelleri varmış. Olay örgüsünün devamında çok şaşırdım tabii bu emeline. Şarik'i ameliyathaneye alır ve Şarik'i ameliyat ederek er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçluninkilerle değiştir. Köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü, kaba saba bir insana dünüştü. Ağzında küfürler, kural, usul, adap bilmez bir insan oluverdi. Evin düzeni bozuldu ve Profesör Filipoviç'i resmen yaşlandırdı.

Kitap, dönemini eleştiren, hicveden bir kitap. Sosyalist Sovyet Cumhuriyet'ini açık açık eleştiren bir kitap ki döneminde yasaklanmış. Kitabı anlamak ve algılayabilmek için o dönemi az çok bilmek lazım, diye düşünüyorum. Çünkü kitabı okuduktan sonra kitabı yorumlayabilmek için daha geniş çaplı kitap yorumlarını incelemek zorunda kaldım. Evet, kitap güzel ve akıcı gitti ama bir dönem kitabı olduğu için anlamdırabilmek adına üzerinde düşünmek ve araştırma yapmak zorunda kaldım. Okuduğuma ve aldığıma ufak çaplı pişman olabilirim. Tabii bu benim kitaba bakış açım ve düşüncem. Okursanız size keyifli okumalar. :)






 

18 Şubat 2022 Cuma

Jane Asuten - Umut Parkı

 



KİTABIN ADI: UMUT PARKI
YAZARI: JANE AUSTEN
SAYFA SAYISI: 495
YAYINEVİ: REN YAYINLARI

Selamun aleyküm kitap severler. Bugün çok sevdiğim bir yazar olan Jane Austen'in Umut Parkı kitabına göz atacağız biraz.

Kimi yayınlar Mansfield Park kimi yayınlarda Umut Parkı olarak yayınlamış. Ren yayınlarının kitap kapak tasarımın çok sevdiğim için Ren yayınlarından almayı tercih ettim.

Bayan Noris ve Leydi Bertram güzel evlilikler yapmış olmalarına rağmen kız kardeşlerinin yanlış bir evliliği ve dokuz tane de çocuğu vardır.  Kıt kanaat geçinen Price ailesinin Fanny ismindeki kızlarını Sir Thomas ve Leydi Bertram himayelerine almaya karar vermiştir.

Mansfield Park konağına gelen Fanny kendini oldukça yalnız ve başkalarına karşı da minnet duygusu içerisinde hisseder. Sir Thomes, Leydi Bertam, Norris teyzesi ve kuzenleri tarafından çok ilgi görmez ama aşırı da dışlanmaz. Fanny'nin duygu durumunu fark eden  Edmund Bertram kuzenine karşı yakınlık gösterir. Fanny, kuzenine karşı minnettar ve içi sevgiyle doludur. Göstermiş olduğu bu sevgi akrabalık bağının ötesindedir. Fanny Edmund'a aşıktır.

Manfields Park'ın kilisesinin papaz evine Bayan ve Bay Grant yerleşir. Bayan Grant'ın kardeşleri Henry Crowfard ve Mary Crawford yanına gelir. Sir Thomas'ında iş yolculuğundan ötürü Bertram ailesinin üzerine bir rahatlık gelir ve Crawford kardeşleri ile sık görüşmeler sağlanır. Henry çapkın bir karakterdir. Kızları kendine aşık etmekten büyük bir zevk alır. Mary ise bencildir lakin Edmund Mary'e olan sevgisinden bencilliğini göremez. Fanny ise Edmund'a aşık ve Mary'den hiç hoşlanmamaktadır. Henry, Bertram kızlarına ise kur yapmakla, kendine aşık etmekle meşguldür. 

Sir Thomas iş seyahatinden döner ve Fanny'in serpilip güzelleştiğini görür. Gözünde Fanny'in değeri artar. İkili aşklarda yaşanan dengeler bozulur. Bir takım akle hayale gelmeyecek. Bertram ailesini derinden üzecek olaylar yaşanır. Bu olaylar neticesinde Fanny'in kıymeti tamamen herkes tarafından kabul görür. Edmund'un aşk duyguları seyrini değiştirmiştir.

Kitabı okumadan önce kitaba hayran kalacağımı düşünmüştüm. İyi bir Jane Austen okuyucusu iseniz özellikle Gurur ve Önyargı ve Akıl ve Tutku kitabından sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Kitap bazen çok fazla detaylara boğulmuştu ve bu detaylar resmen beni boğdu. Kitabın sonunu çok merak ettiğim için ara sıra son sayfalarda gezinmiş olsam da bir anlam veremedim. Sırf kitabın sonunu merak ettiğim için bir günde oturup 170 sayfa okudum ve kitabı bitirdim. Ama tamamen hayal kırıklığı. Fanny'nin aşkına dair istikrarlı duruşu, Edmund için Henry'i reddetmesinin neticesinde yaşadıkları basit bir duygu durumuydu. Tamamen sığ, tamamen hayal kırıklığı. Fanny'in yerinde olsam bu kadar istikrarlı olmaz, Edmund'un Mary'e olan sevgisi karşısında yıkılırdım resmen. Üzgünüm Jane Austen. Büyük bir hayal kırıklığı. Tamamen üzgünüm.

17 Şubat 2022 Perşembe

Mutfak Yazıları





Selamun aleykum güzel insanlar. Uzun zamandır bilgisayar üzerinden blog yazmıyorum. Bu durum resmen beni klavye ve bilgisayar kullanımında tembelleştirmiş. Yeniden heves ettiğim blog yazma mevzusu geçmişe dair olan bir takım özlemlerimden dolayı açığa çıkmış olabilir. Ya da yazma eylemini kağıttan sonra blog üzerinde de gerçekleştirmeyi sevdiğim için olabilir. Sebep ne olursa olsun buraya döndüm ve içimde garip bir hissiyatla yazıyorum. 

Daha önce 'Kitap Notları' adında bir blog sayfam vardı. Şifreyi unuttuğumdan ötürü bir daha giriş yapamadım ama blogun sistemi blogumu da devre dışı bırakmadı. Çünkü içerik üretmeyen, tıklanması olmayan blogları sistem devre dışı bırakıyor. Şifresini unuttuğum blogun bol bol içeriğe sahip olduğunu ve azımsanmayacak derece ziyaret edilme sayısının yüksek olduğunu söyleyebilirim. Kapanmamış olmasına çok sevindim. Arada bir girip geçmişe dair anılarımın, yazılarımın arasında kayboluyorum. 

Şöyle yazılarıma bir baktığımda yaşıma göre fena şeyler yazmadığımı farkettim. Keşke, dedim keşke yeniden bir blog açıp hiç yorulmadan yazmaya devam etmiş olsaydım. O zamandan bu zamana belki elimde kendime ait bir kitap dahi olabilirdi. Ama henüz hiçbir şey için geç değil. Elimde bana ait bir kitap olmayacak belki ama blogum bana ait yazılarla dolup taşacak inşallah.

Uzun bir girişten sonra asıl mevzuya dönmek istiyorum. Neden mutfak yazıları? Bir kadının en mahrem yeri mutfaktır. Tamamen kendine aittir ve ev ahalisini ortak paydada buluşturan yemekler, çaylar, pastalar, poğacalar vs. mutfaktan çıkar. Kadınının günü hemen hemen mutfakta geçer. Kadın, en çok kendini mutfakta rahat ve özgür hisseder. Kendine aittir, mahremdir ve yabancı ellerin girmesine tahammül edemez. 

Şimdi amerikan mutfak olayı çıkardılar. Oturma odası ve mutfağı bir araya getirdiler. Var mı bizim kültürümüzde böyle bir şey? Hayır, müstakil olarak gördüğüm her evde mutfak oturma odasından ayrıydı. Ama artık müstakillerde bile işler değişti. Mutfakla oturma odası bir oldu ve buna kolaylık oluyor, dediler. Kadınların mahremi olan mutfağa yabancı ayaklar bastı, yabancı eller girdi ve mutfağa koyulan kanepelere yabancı insanlar oturdu. Her biri tanıdık ama her biri mutfağın sahibi olan kişiden farklı ve mutfağa yabancı. 

Tam olarak böyle bir mutfaktan yazmıyorum size. Bir oda kadar geniş tutulmuş ama herhangi bir odayla da bir olmayan mutfağımdan yazıyorum, sizlere. En mahrem bölgemdem ulaşacak kelimelerim sizlere. Farklı konular üzerinden ama en çok da insanı anlatan belki de biraz da beni anlatan yazılar serilecek önünüze. Kimi zaman Mehmet kimi zaman Ayşe konuk olacak evlerinize. Belki gün gelir kahve çay ve yanına Allah ne verdiyse...

Mutfak yazılarımda her daim görüşmek temennisi ile...


14 Şubat 2022 Pazartesi

Bekir Develi - Fabrika Ayarı


Kitabın Adı: Fabrika Ayarı
Yazar: Bekir Develi ve Hayati İnanç
Sayfa Sayısı: 157

"Sen bir ruhun olduğunu, yalnızca bedenden ibaret olmadığını anla, ruhumu nasıl beslerim derdine düş, dermanın gelip seni bulsun."

Neden 'Fabrika Ayarı' kitabın ismi, diye sordum kendime. Bekir abi cevabını kitabın içinde vermiş. "Sadece bir kardeşimizin fabrika ayarıyla, yani fıtratıyla yüzleşmesine aracı olsa, bu kitap görevini fazlasıyla yapmış olacaktır"

O fıtrata dönüş, fabrika ayarlarına dönüş mezunu arka planda Bekir abi ve Hayati hocamız kendilerine dert edip sohbet etmişler. O sohbetin bereketine ve gücüne inanarak kendi aralarında bırakmayıp kitap şeklinde bize de akrarmışlar. Sadece bir kişiye dahi olsa ulaşma umudu ile hamd olsun.

Bekir abinin sorularıyla ve Hayati hocamızın içimize işleyen cevepları ile oluşmuş. Aşkın yasası, tövbe, inanç, ahlak, iman, namaz gibi meseleleri on üç başlıkta incelemişler. Her başlıkta o konuyu özetleyen altı çizilesi, hayatımıza referans alacağımız cümleler yer alıyor. Kitaba şöyle bir göz attığımda altı çizilmemiş sayfa bırakmadığımı farkettim, hamd olsun.

Onlar sohbet ederken ben de okuyucu değilde bir dinleyici gibiydim. Her bir cümlede seslerini duymaya çalıştım aşina olduğum kadarıyla. Böyle daha içten okudum. Kitaba karşı yaptığım bir saygısızlık varsa onu bir günde bitirmiş olmam. Ara ara altı çizilmiş cümleleri elimden geldiğince okumaya çalışacağım inşallah.

Hayati hocamızın vermiş olduğu iki kitap tavsiyesi ile yazımı sonlandırıyorum. Kimya-yı Saadet ve Tenbihü'l-gafilin. İkisini de almam için para biriktirmeye başladım. Almak nasip olur inşallah. 
İnançla, kitapla ve sevgiyle kalın. 🌸


 

Kadavra Mevsimi - Cüneyt Candaş


 #okudumbitti #kitapyorumu

Kitabın Adı: Kadavra Mevsimi

Yazarı:Cüneyt Candaş

Sayfa Sayısı:440

Bazen yürüdüğün yol ikiye ayrılır ve sen hangi yoldan gitmen gerektiğini bilirsin ama bu, diğer yolu tercih edeceğin anlamına gelmez. Çünkü bazen istediğin şeyin yolun sonunda senin neyi beklediğine dair en ufak bir fikrin olmasa da sadece biraz dolaşmaktır.


Kitabı instagramda görerek bir merak sonucu aldım ve yazarımızın ikinci kitabının yakında çıkacağı haberini verince ikinci kez okudum. Kitabı kitaplığımda gördüğümde kitabın sonunu resmen unuttuğumu farkettim. İkinci bir kez okumam iyi oldu.

 Edirne tıp fakültesini kazandı, ismini kitabın sonunda öğrendiğimiz karakterimiz. Oğluna karşı çok ilgili olmayan, daha çok evleneceği adamla ve düğün telaşı ile meşgul bir anne figürü tarafından okula uğurlanıyor, umursamazcasına. Babası altı yaşında vefat etmiş zaten. Ne acı...


Otobüsten indiğinde okula gitmek için taksi parası ödememek uğruna birinin tarifi ile fakülteye on dakikada gidebileceği bir orman yolundan geçiyor. Karanlık, ıssız... Ne cesaret, diyor insan. İşte ilk ormanda gaipten sesler duymaya başlıyor. Bir hızla valizini bırakıp oradan kaçtığını zannetse de kaçamayacağı birçok şeyin yaklaşıktığından, o büyük fırtınadan habersiz sadece koşuyor.


Emre ve Orkun fakültedeki en yakın arkadaşları. Orkun garip ve ıssız ama karakterimizi en iyi anlayan da Orkun. Emre ise zengin bir ailenin çocuğu ve her ne kadar karakterimizin yaşadıklarına inanmasa da büyük destekçisi.


Karakterimiz neler mi yaşıyor? İlk olayı ormanı. İkinci dehşet olayı ise üzerinde çalıştığı kadavranın hareket etmesi, dile gelmesi ve karakterimiz ile iletişime geçmesi. Bu kadavrada büyük bir gizem yatıyor evet, ama en önemlisi karakterimizin unuttuğu birşey var. Ve her karşılaştığı ruh ve her gördüğü kabus ona sürekli birşey unuttun, diyor. Yazdıklarımdan anlaşılacağı gibi karakterimiz sadece üzerinde çalıştığı  kadavranın ruhu ile değil ölmüş olan kimse onun ruhunu görebiliyor ve konuşuyor.


Unuttuğu şeyin peşinden giderken ruhen ve fiziksel olarak çekmediği acı kalmıyor. Tüm bu gördüğü sanrıları beynindeki küçücük bir tümöre bağlasada herşey bir tümörden çok daha öte.


Yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen belki de türünde başka kitap okumadığım için akıcı, heyecanlı ve güzeldi. Okumanızı tavsiye ederim.


25 Ocak 2022 Salı

Hikmet Anıl Öztekin - Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa


 #okudumbitti


Hikmet Anıl Öztekin'in en son Fesleğen kitabını okumuştum. Kitap da hediyeydi. Bir zamanlar çok sevdiğim bir yazardı. Birkaç kitabı elimde mevcuttu ama ne yaptım, kitaplara ne oldu hiçbir fikrim yok.


Profesörle tanışıyorum ilk başta. Ailesi var fakat aralarında bir iletişim kopukluğu var, sevdiği bir kız var fakat ayrılmış. Bir anlam arayışına giren Profesör, bilmediği hiç ayak basmadığı ülkelere ayak basar.

Bir saatçi dükkanı gözüne çarpar ve saatçi dükkanına girdiğinde James ile tanışır. James bir dönem aile hayatı çok güzel iken daha sonda eşinin dine bağlılığı - James'in günahkar görecek bir bağlılık - yüzünden aralarında bir kopukluk olur.


James ve Profesör ikisi de bir arayış içindedir. Yollarının kesişmesi tesadüf değil bir kader ortaklığıdır. Hikmet Anıl Öztekin iki ayrı ülkede yaşayan, farklı dillere sahip ama içlerinde bir arayış ile dolanan bu iki insanı buluşturmuş.


Çoğunlukla James Profesörde kendini bulmuş gibi olsa da aslında Profesörde kısmi bir şekilde James'te kendini buldu.

Daha fazla ne diyebilirim ki. Güzel bir yolculuk kitabıydı, herkesin çıkması gereken.



20 Ocak 2022 Perşembe

Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig

 

▪️Bir kez kendini bulmuş kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insaları anlamış olur.


OKUDUM BİTTİ

62 sayfalık kısacık bir kitap ve Zweig okuyucusunu şaşırtmayacak şekilde bu kısacık kitaba çok şey sığdırmış yine.

Olaylar bir gün içerisinde geçiyor olmasına rağmen sanki farklı günlerde geçiyormuş gibi bir hissiyat uyanıyor insanda. Her anı tüm duyguları ve tüm detayları ile ele almış Zweig.

Kitabımızın baş kahramanı Baron'dur. Burjuva sınıfına mensup bir insandır. Zengin, itibar gören, bulunduğu ortamda yok sayılma kaygısı taşımayan bir insan. Ne var ki bir o kadar tepkisiz, duygusuz. Ölümlere, sevinçlere karşı kendinin dahi anlayamadığı bir tepkisizlik. Monoton ve sıkıcı bir hayat sürer anlayacağınız.


Olağanüstü bir gece olarak adlandırdığı gün 7 Haziran 1913'tür. Kiraladığı bir fayton ile at yarışlarına gider. Buram buram burjuva kokan bu yerden tiksinti duyar. Baron'un gözüne güzel bir kadın ilişir ve bu kadının yanına daha sonra şişman çirkin bir adam gelir. Baron, adamdan haz almaz ve adama çarpar. Adam elindeki yarış fişlerini yere düşürür. Fakat bir fil kayıptır. Fiş Baron'un elindedir. Yarış fişinde yazan atın ismi kazanır. Haksız yere kazandığı bu fiş ile yeni fişler alır ve bundan büyük haz alır.


Kiraladığı fayton ile sirke, hiç bilmediği, burjuva sınıfına yakışmayacak, fahişelerin olduğu yerlere gider. Bundan büyük bir haz alır ve heyecan duyar. Baron içindeki o maratonluğu, burjuva sınıfına aitliğini kırmış, kabuklarından dışarı çıkmış ve özünü bulmuştur. Hep iyi değilde artık hem iyi hem de kötü yönüyle daha doğrusu günahıyla sevabıyla insanlığını bulmuştur.